J. M. KEYNES ‘ÜN ÖLÜM İLANI !
( İktisat ve Toplum dergisinin Aralık 2016 KEYNES Özel Sayısı için hazırlandı )
==================================
J.M.Keynes‘i yargılayabilmek için iki felsefi ilkeden yararlanmak istiyorum :
1-Çok Mantıklılık İlkesi: İki ya da fazlası mantığın varlığı bir sentezi değil dualiteyi yaşatır.
2-Yinelenme İlkesi :Zıtlık ve tamamlayıcılık iki olgu arasındaki ilişkinin biçimidir. Bir şey diğerinin hem ürünü hem de üreticisi olur.
Günümüzü yorumlamada önemli bir köşetaşı mikro-enformatikle, mikrobiyolojinin gösterdiği büyük aşama ve yanyana gelmeleriyle yaratıkları etkide aranmalı.
Dünyada en küçük olanla, en güçlü olan, hem buluştu hem de birleşti. Geleceğin hiç bir yerde yazılı olmadığı bir dönemdeyiz. Kant ‘ın ‘’İnsan aklının hem sınırsız gücünü hem de sakatlığını gösteren insanların dünyanın yasalarını değil sadece olguların bilgisini edinebileceğini ‘’ anlatan insan aklının sınırlarındayız ( Saf Aklın Eleştirisi ).
‘’Üstün Düzen ‘’anlayışı ve ‘’Aklın Efsanesi’’ sona erdi…
İnsanoğlunun tüm dünya yasalarını bilip yönlendireceğini söyleyen ‘’kosmos‘’ görüşünün ‘’ taxis ‘’e baskın çıkması, beş gelişmeyi getirdi :
1-Kitleler Çağı bitti.
2-Rekabet ortamına dönüldü,KOBİ girişimleriyle dinamik girişimci anlaşıldı ; Schumpeter , Keynes’in yerini aldı. ‘’Kaliforniya Demokrasisi ‘’ adlı bu gelişmede , toplumsal gelişme ,makro kararlar yerine , işletmeler ve onların verimliliğiyle belirlenmeye başladı.
3-Yöneticinin seçkin işlevi , toplum modellemesi ya da sosyal mühendislik yaparak değil insanların siyasal sisteme katılımının sağlanmasıyla anlaşılır oldu.
4-Devlet,insan haklarına dayalı bir organizasyon olmasıyla kural koyucu / düzenleyici / denetleyici oldu ,bürokratik makinayı ( aparat ) kıracak de- regülasyonlar önem kazandı.
5-Toplumsal katılımcılık kalkınma ve demokrasinin uçtan ve yerelden başlamasını gerektirdi.
Dünyanın ağırlık merkezi ulusal ekonomilerden çıktı , evrenselleşti ve dünya ekonomisine–globalleşme demiyorum– dönüştü. Tekil iktisat politikası uygulaması imkansızlaştı.
Genlere özgü olan ‘’kültür‘’ yerine ‘’uygarlık‘’ tanımı öne çıktı,akıl evrenselleşti, ‘’Rabbena hep bana ‘’ diyen yeni bir tüketici tipi belirdi. Bir ‘’Gerçekçilik ve Normallikler Çağı‘’na girildi,tartışma‘’kapitalizm‘’ve‘‘sosyalizm‘’ ikileminden çıktı, ‘’Açık Toplum ‘’ ya da ‘’ Totaliter Rejim ‘’ayırımıyla ,K. Popper‘in kullandığı başlıkla‘’Açık Toplum ve Düşmanları ‘’üstünden yapılır hale geldi.
Koruyucu Devlet Totaliterdir
Teknolojinin büküm noktalarının hızlandığı ortalama ürün olgunluk eğrisinin bir yıla indiği,iletişimle her türlü haberleşme ve bilgi aktarma olanağının olduğu bir dönemde, özünde sosyal devletçi nitelikte makro politikalar, sadece totaliter devlet inşasına yarayan bir harç malzemesi. Yeniden keşfedilen insanla Hayek‘in 1943‘de ‘’Kölelik Yolu‘’nda hicvettiği ‘’ sosyal devletçi uygulama ‘’ tahtından alaşağı edildi. ‘’Koruyucu Devlet’’ anlayışı,totaliter devlet eşdeğeriyle anılır oldu.
Kendilerini her sorunun saatcısı ,toplumu da bir saat olarak kabul eden ‘’sosyal refah şövalyeleri‘’ nin vaatleri tükendi Orwell ‘in 1984 adlı eserindeki ‘’Büyük Abi ‘’ (Big Brother)‘’Yeni Sınıf ‘’ ayrıcalıklarını kaybetme noktasına geldi. Olay devlet – halk zıtlığına gelip dayandı.
Aklın felsefi serüvenini yazan Roussau‘nun ‘’akıl artı duygu‘’su akıldışılık ile şekillenen ve anı yaşayan bir kalbin sesi olmasıyla Goethe‘yi de çok etkileyen ‘’ Fırtına ve Çoşku ‘’su (Sturm und Drang ) ile buluşunca , Hegel elinde diyaletik bir mayalanma yaşadı :yeni bir hümanizm anlayışı ortaya çıktı. ‘’İnsan özgür olmayı hakeder ! ‘’diyen bu hümanizm , ‘’ kendi kozasını ören birey‘’ e ulaştı.Devletin sınırları -en azından felsefi anlamda- yeniden gözden geçirildi. Devletleştirmeye demokratik anlamda son verme ve bürokratik aygıtın köklerine el atılması ‘’ Dolaysız Demokrasi ‘’ ye geçiçi hazırladı .
Neler ölümcül devinim yaratır ?
21.yy.‘da,Galile,Leplace ve Newton‘un yarattığı‘’ mükemmellikler ‘’ , ‘’mutlaklıklar ‘’ ve ‘’edebi kalıcılıklar‘’ artık geride kalmış durumda.
Marksist eskalatolojik vaat ve öngörmelere de artık ‘’fazlaca‘’ yer yok.
Hegel + Marx’ın traji-iyimserliği ve Nitzche+Wagner ‘in traji-kötümser devinimi yerini Toynbee‘nin‘’belirsiz devinim‘’ine bıraktı.Şair Valery bu belirsizlik için ‘’ölümcül devinim‘’ adını veriyor.İnsanoğlu çoklu ve çoğulcu kimliğini yaratırsa -öyle umalım- Valery yanlışlanacak.
Değilse , yeniden kitlevi savaşlara ve kitlevi ölümlere yolaçacak bir devinim bu…Tam anlamıyla birbiri içine girmiş ve birbirini etkileyen bir diyalojik hal…
‘’Toplum gönüllüsü ‘’toplumsal farklara dayalı çeşitliliği, nisbiliği araştırarak,‘’yeni üretkenliğ‘’yaratmak zorunda…
Bunun için Heidegger’in kullandığı terminolojiyle ‘’Ön-yargısız düşünme‘’gerekiyor.Herşeyi metalaştıran,standartlaştıran,anonimleştiren ve atomlaştıran ABD kapitalizmine karşı ,filozof M. Weber ‘in ‘’liberal etik ‘’ine ihtiyacımız var.
Kalıcı sorular sormak…
Sağduyu Descartes için ‘’Dünyada en iyi paylaşılmış nesnedir ‘’.
Bu dünya ortamı sağduyuyu en çok paylaşılmış nesne haline getirmeyi gerektiriyor. Bunun için kültürel kalıplar yerine, insanlığın ortak mirası bir ‘’ uygarlık kabulü ve uygulaması ‘’ na geçmemiz gerekiyor.‘’ İnsan, her şeyin ölçüsü haline ‘’ gelmek zorunda ( Protogoras ).
R. Scruton* soruyu şöyle tanımlıyor :
-Yüzyüze olduğumuz temel problem,ahlaki hükümlerimizi gerekçelendirmekten çok , onların dayandığı kavramları gerekçelendirmektir.Bu problem,modern felsefenin de merkezi sorusudur ya da öyle olmalıdır : İnsani dünyanın anlamı ne olabilir ?
Sonra şu vargıya geliyor :Felsefi cevaplar edebi değildir ama sorular kalıcıdır…
35. Tüyap Kitap Fuarı’nın ‘’Onur Konuğu’’ olan Profesör İoanna Kuçuradi** bunu şöyle betimliyor :
–Gerek yaşamdaki bir konuda gerek bilimsel bir saraştırmada doğru soruyu sormak için problem doğru saptamak gerekir. Aksi taktirde problem uydururuz , daha doğrusu yapmak istediğimiz her şeyin yolunu açmak için bir problem uydururuz.Bir durumu doğru adlandırmak için önce onu doğru ortaya koymak gerekir.Bu da ayrı ayrı ama bakılan anda zamandaş olayların bir yerde nasıl düğümlendiğini ve bu düğümlenmenin yarattığı etkiyi saptamakla olur.
Bu soruların / saptamaların ışığında, J.M. Keynes nerede yer alıyor ?
Profesör Paul A. Baran‘ın klasik bir klasik eser olarak saydığım ‘’Büyümenin Politik Ekonomisi‘’ eserinde, *** J.M. Keynes‘in yatırımı dışsal olarak belirlenmiş bir değişken olarak ele aldığına,yatırımın bileşenlerini ihmal ettiğine,gelir ve istihdam örgüsü etrafındaki tartışmayı dışladığına ve monopol / oligopollerin etkisini yoksaydığına dikkat çeker.
Prof.A.Hansen‘in 1939 ‘da vurguladığı ‘’Kuşağımızın temel ilgi odağı varsa/ yoksa yetersiz yatırım düzeyi ‘’. 1929 Büyük Buhranı sonrası iktisatçıların temel kaygısı ‘’ yatırım güzellemesi ‘’yapmak.İktisadi olayı ‘’Kaçırılan Yatırım Fırsatları ‘’(Hansen) olarak adlandırmak mümkün.
Keynesgil savların anlamsızlığını farkeden Prof.M. Kalecki 50’li yıllarda ‘‘Önemli olan insanların tüketici olarak sayıca artışı değil satınalma gücünün artmasıdır ‘’ değerlendirmesi yapıyor.****Bununla,Keynesgil sacayağın bir önemli değişkeni olan ‘’ efektif talep ‘’ in ekonomi -politik anlamda temel sorunu gözardı ettiğini belirtiyor.
Keynes‘in öncülük ettiği iktisatçı korosunun, hizmet ettikleri sosyal ve ekonomik sistemin sonsuza dek yaşamasını teminen, akılcılık adına sürdürdükleri akıl-dışılıkları ‘’Hizmet ettikleri sosyal ve ekonomik sistemin sonsuza dek yaşamasını teminen , ideolojik düşünceyi ‘her harcama iyidir‘ noktasına gelip dayandırıyor.‘’.
Tartışmanın eksenine ‘’devlet harcamaları’’ ve ‘’çarpan etkisi’’ taşınıyor.‘’Efektif talep’’ ekonomik dirilişin mihenk taşı haline geliyor.
Keynes de kişisel olarak konunun çıkmaz sokakta olduğunun farkında…
Tüm kişisel servetini yitirdiği 1929 Büyük Krizi sonrası, 1936‘da yayınladığı ve amentüsü sayılan ‘’ Genel Teori ‘’ adlı eserinde ***** Keynes hep gel- git hali yaşıyor. Varolan karlı yatırım düzeyinin sosyal yararlılıkla her zaman örtüşmediğini kabul ediyor.Diğer yandan ,üretim faktörlerinin yerindelikten uzak kullanımının çok önemli olmadığını kaydediyor.Asal olan üretim faktörlerinin bileşkesinden oluşan yatırımın toplam düzeyini yükseltilmesi.Ölçüsü, karlılıkla ifadesini bulan sermayenin marjinal etkinliği. Likidite tercihi için rasyonel tüketiciyi arıyor.Likiditenin,gelir dağılımı bozukluğuyla doğru orantılı ilintisini gözardı ediyor.
Keynes kimleri besledi ?
Keynes‘in ‘’devlet yatırımları/efektif talep ve tam istihdam‘’sacayağı,ABD‘de Başkan Roosevelt’in ‘’Yeni Düzen ‘’ siyasetinin temelini oluşturdu .Nazi Almanya ‘sında Hitler’in ‘’ yol ve savaş topu üretimi ‘’ programıyla ,tam istihdamı sağlayarak, 2.Dünya Savaşının subasman düzeyini sağladı ,savaş sonrasında da Almanya ve Japonya ‘nın yeniden inşasında kullanıldı.
Günümüzde ırkçılığı savunan Fransa ‘nın Le Pen ve bağnaz bir milliyetçiliğe dayalı olarak ABD ‘de kamu yatırımlarıyla refah yaratmaya kararlı Başkan Trump’ın elinde mucizevi tek iktisadi politika aletinin J. M. Keynes‘in amentüsünden alınmış olması düşündürücü….
Kargaşası yoğun bir dünya ortamında ‘’Felsefenin Beyaz Saçlı Prensesi ‘’ Prof. İ. Kuçuradi ‘’Gözünü , kulağını yitirmiş olan insanların zamanında yaşıyoruz.’’ tümcesiyle bizlere sesleniyor.*****
Diyorum ki , ‘’kulağı olan’’ duysun :
–Eserinin 80.nci , ölümünün 70.yılında , J.M. Keynes artık ideolojik bir mevtadır !
(Yeri gelmişken,lisans eğitimi iktisat değil de, matematik olan J.M.Keynes‘in 1913-1949 yılları arasında yayınlanan yirmi iki eserinin tamamının sorun esaslı bir uygulamalı konuya dönük olması ,hiçbir ders kitabının bulunmaması , iktisatçının ‘’sorun çözme alanında ‘’ daha etkin işlev üstlenmesi gerektiğini bize hatırlatmıyor mu? )******.
Saygıyla andığım Profesör Paul Baran‘ın fizik bilgesi M. Plank‘a gönderme yaparak kullandığı ifadeyle, konuyu noktalayayım :
–Sadece sağduyunun varlığı, insanı kendi (küçük) algı dünyasından çıkarmaya, yaşayan insanın varlığını hatırlamasına yetmez. Oysa insanın yaşama, gelişme ve mutlu olma hakkı , herhangi bir kanıtlama ya da doğrulama gerektirmeyecek kadar temel olmalıdır.
Tüketicinin değil ama insanın keşfi için ‘’yeni Keynes ‘lere hiç ama hiç ihtiyacımız yok !
Karanlıkta uçan Minerva kuşumuz‘’Düşünüyorum o halde varım ! ‘’ tümcesinde saklı….
———————-
*R. Scruton ,Akıllı Kişiler İçin Felsefe Rehberi ,çev.E. Armağan Eşkinat , Ayrıntı yay., İstanbul 2016
**Cumhuriyet Kitap , 10.11.2016
***P. A. Baran , The Political Economy of Growth ,2. Baskı, Monthly Review Press , New York , 1968
****M. Kalecki ,Theory of Economic Dynamics ,London , 1954
*****J.M. Keynes , General Theory of Employment , İnterest and Money ,London, 1936
******Radikal Kitap, 11.11.2016
******1883-1946 yılları arasında yaşayan J. M. Keynes hakkında yazılmış en yetkin çalışmalar , Prof. R. Skidelsky ‘in ‘’ Keynes ‘’ ( 1996 ) ve ‘’ Keynes : The Return of the Master ‘’ ( 2009 ) başlıklarını taşır.
No Comment! Be the first one.