Kenan Mortan* / Hüseyin Arsal**
KKTC Ziraat Mühendileri Odası(ZMO) Başkanı Erkut Uluçam‘ın talebi üzerine Kuzey Kıbrıs tarım yapısı üstünde Şubat – Nisan 2021 döneminde 27 işletme ve yön veren yöneticisiyle yerinde yapılan gözlem ve görüşmeler sonunda, bir saha gözlem belgesi oluştu.Bu belge, 16 Nisan 2021’de ZMO yönetiminde tartışmaya açıldı.
Bu gözlem belgesinde, mevcut veri altyapısı, rapor ve planlara itibar ederek varsayımlara dayalı a priori bir genelleme yapmak yerine, deney ve ölçüme dayalı a posteriori bir yöntem yeğlendi.
I.Tarım Ekonomisi Bize Neler Öğretiyor? ***
==================================
Fizyokrasi Okulu’nun (Tabii Düzen) olarak nitelenen ve tarımsal etkinlikleri yaşamın temel döngüsü olarak kabul eden kurucusu Dr.F. Quesnay‘den (1694-1774) bu yana (F.Quensay, Le Tableau Economique, 1758 ) tarımsal ekonominin yaptığı 10 ders / varsayım var :
Ders 1-Üretim fonksiyonu doğaya (egzojen etkenler) bağlıdır. Tarımsal ürün mevsimliktir.Fiyat intibaklarına sorun yaratan bağlı ürünler çok fazladır.
Ders 2-Girdi-Çıktı ilişkisini oluşturan üretim elastikiyetinde azalan getiri ( verim / randıman )yasası egemendir. Buysa, geçimlik kesim faaliyeti yapan üreticinin fakirleşme nedenidir. Bu azalma hali, tersine dönen bir arz eğrisi yaratmaktadır.
Ders 3-Tarımsal ürünlerde fiyatlara intibak gecikmeli olarak yaşanır.Bu nedenle bu piyasada belirsizlik temel haldir. Örümcek Ağı Hipotezi, bir denge hali yerine,dengesizliğin oluştuğunu kanıtlar.
Ders 4-Az gelişmiş ülkelerde tarım geçimlik kesim davranışı olarak yapılır, bu durum gizli işsizlik yaratır, yetiştirilen ürünler çoğu zaman inferior (sıradan) ürünlerdir. Gelişmiş ülkelerde ise pazar esaslı bir üretim vardır, bu kez de mevsimlik işsizlik yaşanır (Gizli işsizlik, ilk kez Prof. J.Robinson‘ca 1936‘da ‘’Disguised Unemployment ‘’ olarak ele alındı. Tarımsal ekonominin merkez- çevre ülkeler ayırımının bir fakirleştirici öğe yarattığını 1974 Nobel Ödülü sahibi Prof. Gunnar Myrdal ‘’ Economic Theory and Underdeveloped Regions ‘’ çalışmasında gösterdi.)Sonuçta,kurumsal yapının bu engelleri, sermayenin marjinal verimliliğini düşürür.
Ders 6 :Üretimin genişleme yönü kötü / verimsiz topraklara yönelik olduğundan, bu durum tarımsal arzın azalması yönünde etki yaratır.
Ders 7 :Çoğu tarımsal ürünün talep elastikiyeti negatiftir (Giffen Paradoksu). Düşük gelirlilerde gıda ürünlerine gelirin yüksek bir kısmının harcanır. Düşük gelirlilerin bu yüksek tüketim eğilimi gözetilerek ürün yönetiminde ana hedef ‘’ iyi tarım uygulaması ‘’ olmalıdır.
Ders 8 :Pazarlamada ‘’ stok ‘’ ve ‘’ stok maliyeti ‘’ sorunu vardır (Örnek: Nar,patates ve arpa ).Bu nedenle pazalamada birim maliyeti düşürmek ve birim kârlılığı arttırmak adına monopolistik ve/veya oligopolistik organizasyonlar özendirilir. Buna bir de ‘’ Raf Kirası ‘’ adlı modern zamanlar uygulaması da eklenince, üretici ‘’ başabaş fiyat ‘’a razı olurken, aracılar kârını maksimize eder. Tarımsal gelirin istikrarsızlığı yapısal bir neden olur. Bu olay ‘’ tarım ürünlerinin mübadele hadleri birden küçük, yani negatiftir ‘’ şeklinde ifadesini bulur.
Ders 9 :Ürün pazarlamasını toplu olarak gerçekleştiren kooperatif ve / veya üretici birliği uygulamaları çok anlamlı sonuç verir.Bu uygulamaların iktisadi sistemin niteliğiyle hiçbir ilintisi yoktur.(Kooperatifçiliğin en ileri olduğu Hollanda / Radobank (Kur.1895) ve İsrael / Kibbutz ‘ları (Kur.1911) pür anlamda kapitalist ülkelerdir.)
Ders 10 :Tarımın doğası gereği belirsiz yapısı nedeniyle, kamusal organizasyonlar / bakışlar / politikalar çok anlamlıdır.Çünkü tarım sektöründe kişi başına gelir, tarım dışı faaliyetlerin çok altındadır. Bu durum, tarım ekonomisi üstünde caydırıcı bir etki yaratır ve göçü özendirir. Bunlar,para ve maliye politikası cinsinden genel / toptancı çözümlerin yetersizliğini açıklar. ‘’ İthalatı İkame Edici Ekonomi Siyaseti ‘’nin fikir babası olan Arjantin’li Prof. Raul Prebish ‘’kurumsal örgütlenme‘’, ‘’sözleşme esaslı destekleme fiyatı‘’, ‘’ girdi politikası‘’ türünden alternatif almaşıklar önerir.
AB ve ABD‘deki uygulamalar bu bağlamda örnek uygulamalardır.
AB‘nin CAP adlı tarım ve kırsal kalkınma politikası, 7 yıl esaslı olarak bütçelenir. 2023-2027 döneminde 270 Milyar Euro harcama öngörülmektedir ( 67,5 Milyar Euro / yıl ). Ağırlıklı pay % 70 ile ‘’ doğrudan gelir desteği ‘’ dir. Bunun dışında Eylül 2022’de, 1 Ocak 2023 ‘de yürürlüğe girecek olan Yeni CAP kapsamında tarımsal karakteri fazla olan 7 üyesinin stratejik planı onaylnadı ve onlara 120 milyar € hibe fon verilmesi kararlaştırdı. Bu fonla, iklim değişimine uyum adına su yönetimi,otlak kalitesinin iyileştirilmesi,sentetik gübrelere bağımlılığın düşürülmesi sağlanacak.
AB, 130 Milyar Euro’luk ihracatıyla dünyanın en büyük tarım ürünü ihracatçısı ve ihracatı her yıl düzenli olarak artıyor.
ABD‘nin AGP adlı politikasıyla, tarımsal ürünler için dış pazarları açar. Bu amaçla 1970 ‘den bu yana ‘’ Büyü Ya da Yok Ol ! ‘’ ( Get Big or Get Out ) politikası izlenir. Farm Bill ( Acts ) adıyla bilinen ‘’ Agricultural İmprovement Act ‘’ uygulmasıyla her yıl ortalama 60 Milyar $ tarımsal destek sağlar.Destek; mısır, buğday, soya ve pamuk ürünlkeri ile sınırlıdır.ABD’nin yıllık ortalama 140 Milyar $‘lık tarımsal ürün ihracatı vardır ve ülke tarım sektöründe dış ticaret fazlası verir.
II.Kuzey Kıbrıs Tarımı Neler Söylüyor ?
1-Tarımda iyi kooperatifler ve model örnekler var.Hepsinin temelinde saydamlık ve öz-yönetim ilkesi geçerli. Kooperatifçilik, 1959’da çıkarılmış ‘’Kooperatif Şirketler Yasası‘’ile yürütülüyor.6 kez değiştirilmiş ama yasa güdük vce bir ‘’kâr payı‘’ ( risturn ) ‘’ikramiye’’adından kurtalamamış. Kanımızca devlet, kooperatifçiliği bir ‘’yoksayıcı anlayış ‘’ içinde algılıyor.
2-Devletin ağırlıklı olarak narenciye ve tahılda ‘’düzenleyici ‘’ ve ‘’ gelir desteği’’ uygulaması önemli bir olgu.Ancak bunu bir ‘’şirket’’ modeli içinde tek tek üretici üstünden yapmak yerine kooperatifçilik uygulamasıyla yürütülmesi ile daha iyi sonuç sağlayacaktır.
3-Hayvancılığın temeli yem,bu Kuzey Kıbrıs’ta yok ya da yetersiz.İslah ve melezleme çalışmaları ise yanlış yapılıyor.Tüm tarımsal çalışmalarda bir Kıbrıs Türk- Kıbrıs Rum Ortak Çalışma Komitesi‘nin yokluğu fazlasıyla kendisini hissetiriyor, zira yanlışlar hep çarpan etkisiyle artıyor, model örnek yok.
4-Ürünler için pazar hacmi kısıtlı.TSK’nin satış kantinlerinde ‘’bile’’ fiili bir ürün alım ambargosu uygulanıyor.
5-Savlananların aksine,siyasal anlamda tanınmamış olmak ihracat yapmaya engel hal oluşturmuyor, fiyatda rekabetçi olan ürünlerin ihracatı çok kolay gerçekleşiyor.
6-Denetimsizlik, merdivenaltı üretimini özendiriyor.Ürünün son halkası değil, ilk aşaması denetimsiz,zira çiftçi kayıt sistemi yok, iyi ürün uygulaması ise yok denecek dek sınırlı.
7-Navlun fiyatları çok yüksek, bu ithalatın bedelini çok yükseltiyor.800 ton çilek üretimi için 1.2 milyon adet yüksek fiyatlı fide alım gereği ithalata aşırı bağımlılığın sadece bir örneği.
8-Tarım emek- yoğun bir iş,oysa ülkede hem tarım girişimcisi azalıyor, hem de tarımsal işgücü bulmak olanaksız.Yurtdışından gelen bir işgücünün maliyeti (400 Euro/ay + Sosyal Haklar )rekabet avantajını olumsuz yönde etkiliyor. Yanısıra, tarıma öncülük eden simge girişimci isimler giderek azalıyor.
9-Çiftçi Kayıt Sistemi’nin yokluğu , herkese otomatik üretici olma hakkını veriyor.Çiftçilik adına yapılanlar, ya 2. iş ( arpa , zeytin, harup ) ya da bir geçimlik kesim faaliyeti olarak karşımıza çıkıyor.
10-Pestisit ve hormon çok yoğun/aşırı olarak kullanılıyor. Mart 2021 tahlillerinde sebze- meyvenin % 8’i zehirli çıktı, 236 üründe kalıntı bulundu ( Yeni Düzen, 4 Nisan 2021 ).Kıbrıs coğrafyası, Globocom verisiyle 100 binde 250 kanser vak’asıyla,dünya 39.’uncusu ve Avrupa’nın en önde gelen 5 ülkesi arasında.
11-Su yokluğu, iyi toprakların sınırlı olması nedeniyle bazı ürünlerin(enginar,muz ve turuçgiller ) Kıbrıs coğrafyasındaki konumu kanımızca çok tartışmalı. Portakalın dekar veriminin yarı yarıya azalmış olması,ortalama işlenen alanın mülkiyet parçalanması sonucu 12-15 dönüme düşmesi, turunçgiller konusunun suyun ötesindeki çıkmazını anlatıyor.
12-Fakir toprakların zengin ürünleri olarak bilinen harup ve zeytin kendi başına bırakılmış durumda.Zeytinde verim ağaç başına 5-40 kg gibi çok inişli-çıkışlı. Gemlik tipi zeytin fidanı ithali gibi yanlışlıklar çok yaygın. Harupun gıda sanayinde E 410 doğal katkı maddesi olarak kazandığı kritik önem bilinmiyor ya da göz ardı ediliyor. Bu nedenle yaygın bir harup yetiştiriciiliği yok. Bu ndenle aşılı fidanlar kaçak olarak Güney’den geliyor.Bu konuda Türkmenköy Salih Tavukçu Meyveliği model örnek olarak nitelediğimiz bir harup yetiştiriciliği yapıyor. Bu yetiştiriciliğin Tarım Bakanlığı eliyle genç çiftçiler üstünde uygulanmasının ada ekonomisi üstünde ölçülmez yarar sağlayacağı bilinmeli.
13-İki tarafarasında ticari akışkanlığı yaratmak için 2004’de çıkarılan Yeşil Hat Tüzüğü’nün uygulamadaki zigzagları çok fazla, sürekliliği yok, etkin olmuyor.
14-Bolluk Paradoksu (King Kanunu) çok sık yaşanıyor ve durum üreticinin yanlış ürüne yönelmesiyle sonuçlanıyor.
15-Rekabet Yasası tarım ürünlerinde tek taraflı ve yanlış olarak ‘’ cezalandırıcı ‘’ biçimde uygulanıyor.Toprak Ürünleri Kurumu (TÜK) yerli/yersiz vepolitik motiflerle ele alınıyor.TÜK,bir ‘’arpa teşviği’’ veren bir kurum olma konumunda.Oysa ilgili yasa, farklı ürün uygulamalarının yapılmasını öngörüyor.Uygulamanın genişletilmesinde‘’Tarımsal Ürünlerin İstikrar Fonu‘’nun yetersizliği engel olarak gözüküyor. Oysa ‘’fon kapsamı’’na karar verme bir politik tercih.Bu fon’un vergi / vergi vb.’yle dengelenmesi olası.
16-Su tüketiminde hiç bir rasyonellik yok ! Türkiye’nin su arzı ise abartılı olarak ele alınıyor (Mak: 75 milyon m3/ yıl ).Sadece 12 milyon adet enginar ihracatı için bu suyun % 16’sı tüketiliyor.Güney Kıbrıs’ın bu alanda yaptıklarının mercek altına alınması anlamlı. Zira genel anlamda Kıbrıs coğrafyası, en geç 2050‘de bir ‘’çöl rejimi‘’ne geçiyor.Buna karşılık,halen yaklaşık 2000 kuyudan vahşi sulama yapılıyor.Bir su yönetimi yasası gerekiyor. 1977 ve 2002 yıllarında çıkarılan ‘’Sulama Organizasyon Yasa’’ ları sadece su tahsisini öngörüyor. Kuzey Kıbrıs’ta işin ‘’olmazsa olmazı’’ su, yoksa tüm uygulamalar bir ‘’totoloji’’ (sıfır toplamlı oyun)konusu.Mağusa Belediyesi Su Konsorsiyumu, suyun bir kamu malı olması gerektiğini kanıtlıyor.
17-Üretici Birlikleri, dolaysız olarak yapılmış yasal bir dokudan ve bu uzantıda yaptırım yetkisinden yoksun işlevsiz kalıyor.
18-Alternatif ürünler adıyla fantezi ürünler (muz, tütün) kamuoyunda çok fazla öne çıkarılıyor.
19-Çukurova Kalkınma Ajansı’nın hibe ve destekleri, TL‘deki aşınma nedeniyle anlamını yitirmiş durumda.
20-AB’nin tarım desteği çok girift / bürokratik ve düzenli değil.
21-Büyük alan işleyen dört işletmelerin ortak dersi, tarımsal alanda ve mekanizasyonda entegre olmadan bir tarım işletmesinin kâr edemeyeceğini kanıtlıyor.
22-Tarımsal yatırım konuları teşvik kapsamında yer almıyor.
23-Mukayyitlik (Sicil Memurluğu) uygulaması, şirketleşmiş tarımsal işletmeler üstünde cebberut ve hükmedici şekilde işletiliyor.
24-KKTC ile Türkiye arasında bir serbest ticaret anlaşması yok. Bu nedenle ikili ticaret çok indi ve keyfi olarak işliyor.KKTC‘den tarım ürünü ihracatı ‘’Fakirleştirici Büyüme Hipotezi’’ ne uygun olarak olumsuz olarak işliyor.
25-Tarım Ekonomisi siyasetini yasalar ve program hükümleri değil,ortalama ömrü 14 ay olan ( 45 yılda 31 hükümet ) hükümetler içinde yer alan ilgili Bakanca öznel ve keyfi olarak yürütüyor.Bakan esaslı politika, bir ‘’ patriyarkal düzen ‘’e yol açıyor, ve uygulama bir ‘’ klientelistik rejim‘’ oluyor. Çukurova Üniv.‘nin ‘’teknik destek’’ adıyla yaptığı ürün modelleme çalışmalarında ise Anadolu’daki mevcut ürün patikası birebir uygulanıyor,bu nedenle genelde hepsi sonuçsuz .
Dr.İng. Hasan Ünal‘ın saptamasıyla ’’Doku kültürü tarımda ilk adımdır, bu olgu yoksa,tarımdan ‘’hayır’’ beklenmemelidir ’’ sözlerinden hareketle, Kuzey Kıbrıs tarımında dışa bağımlılık nedeniyle kendi kendine yeterli bir yapı oluşturulmasının söz konusu olmayacağı bilinmelidir.
III.KKTC Tarımı Hakkında Bazı Sorular :
Soru 1 :Adalar adı üstünde ‘’isola’’ ve küçük bir alandır.Akdeniz‘in 8 büyük adasında kendi kendine yeterli tek ada ülkesi yoktur. O halde tarım adına Kuzey Kıbrıs’ta nasıl tanımlanmalıdır ?
Soru 2:Alternatif maliyet (gölge fiyat) kavramından hareketle,arpa,turunçgiller yetiştirciliğinin ve ekiminin gerçek ( reel ) maliyeti nedir ?
Soru 3 :AB ve ABD uygulaması devletin tarımda düzenleyici olmasını temel bir doğru olarak sunuyor. KKTC tarımında devlet direk gelir desteğiyle sübvansiyon mu, düzenleyici mi yapıyor ?
Soru 4 : Tarımsal sistem genelde sübvansiyon esaslı olarak işleliyorsa, ülkeden tarımsal ürün ihracat yapmanın gerçek anlamı nedir ?
Soru 5 :Kuralsız olarak yapılan dış ticarette katma değerin ne kadarı maliyet, ne kadarı kâr ve ne kadarı rant olarak oluşuyor ?
Soru 6 :Su kıt,işgücü yok, toprak verimsiz ise toprağın ideal ekim deseni belirlenebilir mi ?
Soru 7 :İkincil bir faaliyet ( geçim ) dalı olan tahıl yetiştiriciliği konumunda olan arpanın alım fiyatı dünya fiyatlarından ne kadar sapma göstermektedir ?
Soru 8 :ÇKS uygulaması olmayan, GAP normu uygulanmayan, Üretici Birliği Yasası güdük, İyi Tarım Uygulaması keyfi olan bir tarımsal yapının yaşama şansı var mıdır ?
Soru 9 :Pestisit (Pest : Haşere, pestisit :Canlıkıran, E. Yunanca , A. Camus’nun bize ‘’ Veba ‘’ olarak çevrilen romanının asıl adı ‘’ Pest’’dir ) ve Hormon ( Bitki Gelişim Düzenleyicisi / Uyarıcı- Canlandırıcı- E. Yun.) ile kanser arasındaki doğrusal ilişki baz alınarak, hormon ve pestisit kaynaklı kötü tarım uygulaması kaynaklı kanser tedavisinin toplumsal maliyeti nedir ?
Soru 10 :Kaç dünya ülkesinde tarım bakanı’nın direk olarak tarımsal politikayı belirleme yetkisi vardır ? Yetkinin etkili baskı grubunca güdülenmiş olarak bir kişi tarafından kullanıldığı bir ortamda, tarımsal ekonominin planlı etkin bir çerçevesi oluşturulabilir mi ?
IV.SONUÇ YERİNE :
Kuzey Kıbrıs tarım yapısı hakkındaki saptamalarımız 3 başlık altında toplanıyor :
4.1.’’Kendine Kendine Yeterlilik ‘‘ adı altında egemen ürün patikası ya tohum / fidan yönüyle tümden dışa bağımlı , ya da en kıt faktör olan su-yoğun üretim tekniği gerektiren meyve ve sebze türleri.Turunçgiller,muz,çilek,enginar, ülke geleceğinde üretimde yeri olmaması gereken ürünler.Dövize bağımlılıkları yüksek olmalarıyla bu ürünlerin ayrıca ihracatı ‘’ Fakirleştirici Büyüme ‘’ etkisi yaratıyor.
4.2. Su, Kuzey Kıbrıs geleceğinde en kıt girdi. Türkiye’den gerçekleştirilen su naklinin sınırlı bir arzı etkisi var, tarımsal sulamalar içinse kesinlikle yetersiz. Süratle ‘’ çöl iklim rejimi ‘’ne dönüşen Kuzey Kıbrıs’ta su gereksinimi yüksek bitki ve meyve türleri yerine, sub- tropik ya da mikro klima etkisi altında yetiştirilebilecek seçilmiş (niş)ürün seçimi, büyük önem taşıyor.Su kıtlığının bir ‘’su yönetimi ‘’ konusu olarak ele alınması yaşamsal. Bu konuda Malta ve Güney Kıbrıs deneyleri ışık tutucu.
4.3.Kuzey Kıbrıs’ta süratle kent toplumu olmasına koşut olarak tarımsal girişimci ve tarım işgücü varlığı giderek azalmakta. Parçalanmış toprak yapısı nedeniyle mekanizasyon yoğun bir tarım tekniği uygulaması anlamsız. Dünya fiyatlarının ortalama %30 üstüne çıkan ürünlerin yetiştiriciliği yerine, bu ürünlerin ithaline gidilmesi ve üreticisine ‘’ asgari garanti gelir ‘’ ya da ‘’ doğrudan gelir desteği ‘’ uygulaması, daha düşük harcamasıyla daha etkin bir çözüm. Kıbrıs Türkü‘nün tarımsal geçmiş ve deneyi dikkate alınarak G. Kore’nin ‘’Farm Park ‘’ uygulamasının teşviki anlamlı gözüküyor.
EK:
KUZEY KIBRIS ve SU KAYNAKLARI
=============================
+Deniz suyu arıtması konusu Avrupa’da çok yaygın. Malta ve G.Kıbrıs bu konuda örnek-olay konumunda. Bu 2 ülkenin bu alanda ortak özelliği konuyu salt deniz suyu arındırması olarak görmeyip ,kayıp / kaçak oranını düşürmek başta olmak üzere, konuyu bir ‘’ su yönetimi ‘’ şeklinde ele almalarında düğümlü.
+Su yönetimi; 1- Kentsel su atıklarının kullanımı, 2-Taşkın sularının kullanımı, 3-Yağmur sularının toplanması,4-Grey suların kullanılması , 5- Akıllı sistemlerle su kaybının azaltılması , 6-Deniz suyunun arındırılması ve 7-Toprak Kullanım Haritalarının oluşturulması şeklinde 7 ayaktan oluşuyor.
+Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs ‘a vereceği yıllık maksimum su miktarı 75 milyon m3. Bu su arzının % 50-50 şeklinde, kentsel su ve tarımda su kullanımı şeklinde dağıtılması öngörülüyor. Ancak kentsel su talebinin düzenli olarak artması ve bunun için 600 km’lik dağıtım sistemi kurulması yakın bir vadede tarımsal alanlar için su kullanımını olanaksızlaştıracak bir gelişim gösteriyor. Bir adet erkenci enginar’ın yetiştiriciliği için 800-1000 lt su gereği, ürün patikasında bu türden ürünler için hiçbir rasyonel zemin olmadığını anlatıyor . Kuzey Kıbrıs’da Köprü ( Kukla ) Barajı gibi ‘’ ölüme terk edilmiş ‘’ sulak alanlar var.
+KKTC‘de suyun tükenmesi için en iyi gözlem yeri Güneydoğu Mesarya akiferi (ekonomik olarak önemli miktarda suyu yeraltında depolayabilen jeolojik birim ). 1974’de 36 ayakta ( 3 ayak=1 m) suya erişim sağlanırken bu 2014’de 78 ayağa çıktı ve 2022’de 91 yak oldu ( Sınır değer 92 ayak). Bu suyun tükenmesinde kuşkusuz en büyük etken bu akifer üstünde 2012 sonrası başlayan yoğun enginar yetiştiriciliği.
+Güney Kıbrıs’ın 2021 Şubat’ı itibariyle 270 milyon m3 kullanıma hazır suyu var. Ayrıca deniz suyunun arındırılması için kurulmuş 5 arıtma tesisinin 80 milyon m3 ‘lük su arıtma kapasitesi hazır olarak bekletiliyor.
+Deniz suyu arıtmasında maliyetler düşüş trendinde. Kuzey Kıbrıs’ta 2009 ‘da bu maliyet 0.90 cent / m3 iken, günümüzde bu dünya ortalamasında 0.55 cent / m3 ‘e düşmüş durumda.
+Kuzey Kıbrıs’ta ilk su arıtma tesisi tesisi olan SAT, Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) bünyesinde 2002’de 1000 m3 kapasiteli olarak kuruldu. Kredilendirme ve devlet katkısı öngören bir yönetmeliğin 2005’de çıkarılması, Bafra Turizm Bölgesi‘nde Y-İ-D modeliyle hemen her tesisin kendi arıtma tesisini kurmasına yol açtı. 2007’de Mağusa Belediyesi ve DAÜ yönetimi bir Protokolle, Gülseren Askeri Alanı içinde oluşturulacak bir tesiste ortak su arıtması kararı aldı. 2009 Nisan ‘ında 4000 m3 kapasiteli tesis hizmete girdi. 2012 de bu tesis tevsii edildi ve kapasite 6000 m3 ‘e çıkarıldı. Bu tesiste işlemi yapacak olan joint venture ( F.S.İ ) ile yürütülen su arıtılması Ekim 2020 ‘ye sürdürüldü. F.S.İ. 1.2 milyon $ ‘lık alacağını gerekçe göstererek , arıtma işlemini durdurdu, yargı yoluna gitti ,halen bu süreç devam ediyor. Aslında bu işbirliğinin kesintiye uğramasındaki temel neden, Türkiye’den gelen suyun nisbi ucuzluğu idi (2.30 Tl / m3 ).
+KKTC’de su konusunda Güney Kıbrıs Yönetimi ile işbirliği bir politik konu değil, aklın gereği bir rasyonel olgudur.Bu bağlamda 4. Cumhurbaşkanı Akıncı döneminde başlatılan Ortak Çevre ve Su Komitesi ‘nin yeniden çalıştırılması, çölleşen bir iklime ‘’pupa yelken’’ yol alan Kıbrıs adası için yaşamsal bir önceliktir. Bu işbirliğini özendiren bir başka etken Kuzey Kıbrıs’ın yeraltı suyu ve Güney Kıbrıs’ın ise akarsu zengini olması.
+Su faktörünün kıtlığı gözetilmeden KKTC ‘de tarım konusunu düşünmek bir ‘’ totoloji ‘’ olacaktır.
X
EK:
HELLİM VE MENŞE İSMİ KORUNAN ÜRÜN ( PDO ) OLARAK TESCİLİ HAKKINDA
========================================================= ==========
+Hellim’in Kıbrıs’a has ürün olarak AB‘den coğrafi işaret (PDO) olayı, Mart 2021‘de sonuçlandı.
+Hellim‘in AB ‘nin 27 ülkesindeki pazar hacmi 260 milyon $. Bunun yanında hellim halen 30-40 milyon $’lık ihraç hacmi ile ülkenin en büyük ihraç ürünü. Ürün ihracatı ağırlıklı olarak orta-doğu ülkelerine yapılıyor.
+KKTC ‘li üreticilerin ihracat yapması için coğrafi işaret tescilini sonrası denetimi AB adına bir kamusal kurum olan Bureau Veritas yapacak.Ürün kuzey ya da güney nerede üretilirse üretilirsin ‘’ Made in Cyprus ‘’ alameti farikasını taşıyacak. Ancak bu tescil için ürünün Kıbrıs‘daki keçi / koyunun sütünden üretilmiş olması gerekiyor. Küçükbaş süt oranının % 51 oranında olması koşulu var. Bunu halen ne Kuzey Kıbrıs, ne de Güney Kıbrıs hayvancılığı karşılayamıyor. AB ise standardı geliştirmek için teknik ve mali yardım yapmayı taahhüt ediyor.
+AP mv.Prof.Dr. Niyazi Kızılyürek, sadece Kıbrıs’ta üretilen hellimin coğrafi işaretiyle K. Kıbrıs üreticisinin 450 milyon nüfuslu AB pazarına serbest satış(ihracat) yapabileceğini açıklıyor(Yeni Düzen,9.03.2021).Rum kesimi üstünden ihracat yapabilmek için Yeşil Hat Tüzüğü‘nün değişmesi gerekiyordu, bu gerçekleşti.Hellim peynirinin Mart 2021‘de 60-66 TL / kg ve bu fiyat yapısı AB’deki satış fiyatlarınının altında. Berlin’de mağaza zinciri Euro Gıda tescilli Kıbrıs ‘’ patria hallumi ‘’peynirinin Berlin teslim alış fiyatının 7.80 Euro / kg olduğunu açıklıyor. Nihai satış fiyatı için buna % 35-40 oranında bir marj eklenmesiyle ortalama kg fiyatı 11.70 Euro oluyor.
+Ortadoğu pazarına ihracat israrının bir başka olumsuzluğu, ihracattaki sübvansiyonun devamı.Halen hellim ihracatında lojistik gider desteği, vergi muafiyeti ya da iadesi olarak, kg ‘da % 30 ‘luk bir sübvansiyon var. Ülkede yem yeterli değil, ithal ediliyor,2019 ‘da 1.8 milyon soya küspesi için 15 milyon $’lık ithalat yapıldı.SÜTEK’in 2019’ da pazarladığı sütün % 96’sı inek sütü, % 3.4‘ü koyun ve keçi sütüydü. Sübvansiyonlu arpa ekiminin % 80‘i süt üretimi için yapılıyor. Sütün (ancak) % 40‘ı KKTC‘de tüketiliyor.Bu yüzden 8 milyon kg hellim (aslında peynir) Türkiye ve 3. Ülkelere sübvanse edilerek ihraç ediliyor.
+Hellim ihracatı ‘’ eksi toplamlı bir oyun ‘’ ürün durumunda. AB ihracatı bu sübvansiyonu ortadan kaldırırıyor . Zira AB devlet yardımlarını yasaklıyor. KKTC ‘den mevcut hellim ihracatı Prof. Bghawati ‘nin ‘’ Fakirleştirici Büyüme ‘’ hipoteziyle tümüyle örtüşüyor. Bu nedenle Zir. Y. Müh’i Kemal Öztürk‘ün KTTO adına hazırladığı ‘’KKTC ‘de Küçükbaş Hayvancılığın Geliştirilmesi Projesi ‘’ işin bundan sonraki dönemde olmazsa olmazıdır. Ziraat Müh.Öztürk‘e göre, hellim’in Kıbrıs Türk tarafı için önemi, KKTC ihracatının % 44‘nün süt ve süt ürünleri olması, bunun da % 85‘nin hellim ‘den oluşması.
+ZMO Yönetim Kurulu Başkanı Erkut Uluçam’ın 26 Mart 2021 Cuma günkü açıklamasını bir ‘’sağduyu davetiyesi’’ olarak aynen alıntılıyorum :
‘’AB resmi organı Yapısal Reform Destek Birimi‘nin Hellim / Helloumi konusunda yarın ( Pazartesi ) yapacağı oturumda, tarihi sorumluluğunu gözeterek ‘’olumlu yönde‘’ ve tescil kararını almasını bekliyoruz.
Kararda, her türden ‘’ikincil gerekçe ‘’nin dışında durarak, hellim / hellumi ‘yi coğrafi işaret-PDO ile tescil etmesi, Kıbrıs’ın bir coğrafi bütünlük olarak gözetilmesi yönünde hayati bir adım olacaktır. Bunun unutulmamasını diliyoruz.
Avrupa Birliği‘ni var eden Robert Schumann İlkeleri ve Roma Anlaşması birleştirmeyi ve içselleştirmeyi hedef alır.
Hellim / Helloumi için alınacak tescil kararının, Schumann ilkelerinin ve Anlaşma ruhunun bir kez daha yaşanacağı bir olay olacağına ilişkin inancımız tamdır.
Kıbrıs Türk kesiminin bu alandaki yetkili en büyük meslek kuruluşu olarak, size hayati sorumluluğunuzu hatırlatıyor ve gereği olan ‘’coğrafi işaret tescili ‘’ (PDO) yönünde karar almaya davet ediyoruz.’’
+Hellim, AB yetkili organınca 29 Mart 2021 ‘de onaylandı.Kıbrıs Rum Liderliği bu olayın her 2 kesim için yeni bir sayfa olacağını iletirken, Kıbrıs Türk Liderliği ‘’ Belirsizliklerin giderilmesi yönündeki taleplerimiz yanıtsız bırakılmıştır ‘’ dedi.
+Hellim üretiminde koşul açık: Peynir içeriğinin % 51‘i keçi ve koyundan oluşacak. Keçi cinsi olarak yerel ‘’Damaskus Keçisi’’ var. Dünyada ‘’kapalı sürü ‘’ olarak ( bu deyim, Türkiye’nin sayılı keçi uzmanlarından biri olan Çukurova Üni. öğretim üyesi Prof. Dr.Nazan Koluman‘a ait) sadece Ercan DÜÇ‘de var. Bu popülasyonun çoğaltılması gerekiyor.
Hellim üretimine elverişli koyun ırkı olarak ‘’Assaf Koyunu ‘’ biliniyor. Rengi beyaz, ince , endamlı ve uzun ayaklı olan bu koyun, İsrael’in ARO Enstitüsünce ( diğer adıyla Volcani İnstitute ) geliştirildi. ARO, İsrael Devleti‘nin kuruluşundan tam 27 yıl önce, Filistin’den toprak satın alıp yerleşen Yahudi yerleşimcilerce 1921’de kuruldu. ‘’Assaf ‘’ cinsi koyun, bir orta-doğu ırkı olup, çöl ve yarı çöl rejimine çok dayanıklı olan ‘’İvesi’’ (Awassi) koyunu ile Alman ‘’Ost-Friz’’ (East Friesia) koyununun melezlenmesinden oluştu. ARO, ‘’ Assaf ‘’ koyunu için ‘’ melezleme ‘’ sözcüğü yerine ‘’ yerelleştirilme ‘’ sözünü kullanıyor, ki bu sözcük daha yerinde. Bu koyun, çöl rejimi iklim koşullarına uyumlu olan bir koyun ırkı olarak tanınıyor. Etçi olsa da süt verimi için besleniyor. Yıllık ort. süt verimi çok yüksek ve ort. 300-600 lt. Ancak ekstremde bu verim 900 lt’e dek çıkıyor. KKTC makamları ‘’Assaf Koyunu ‘’nu bir pilot proje olarak İspanya’dan getirtti.
Mayıs 2020 ‘de KKTC ‘ye getirilen ve Luricina Yolu üstündeki Margo Çiftliğine (Şht. Teğmen Doğuş Uran ) yerleştirilen koyun sayısı 700.Bir Zootekni uzmanı olan Uran DÜÇ‘ün Kolaylaştırıcısı Y. Zir. Müh. Salih Abbasoğlu ve ekibi odaklanmış bir çalışmayla ve Ağustos 2021 itibariyle çok iyi ‘’fiziki sonuçlar ‘’ sağladı.
Konunun hellim üretiminde ‘’ kıvam ‘’ kazanması için nisbi fiyatı inek sütüne göre daha yüksek olan koyun sütüne ‘’ satın alma garantisi ‘’ verilmesi gerekiyor.
Konunun nihai ayağı ise bu sütten üretilen hellim ‘i bir AB ülkesinde pazarlayacak bir pilot girişim. Konu dolambaçlı bir süreç olarak gözükse de ‘’ yalın işletmecilik ‘’ ( lean management ) yapıldığında, sonuç verecek bir olgu.
Yeter ki ‘’ niyet ve iyi niyet ( Arapça : hüsnüniyet )‘’ olsun.
Unutmayalım, hellim bir ‘’ Avrupa Birliği Projesi ‘’, bunu önce anlamamız ve sonra da bunu hep anımsamamız gerekiyor….
—————-
Yenidüzen başyazarı Cenk Mutluyakalı 22.08.2022‘de ‘’ Karpuz, Hellim, Devlet ! ‘’ başlıklı başyazısında AB ‘nin bu iş için bir ‘’ Hellim Ortak Çalışma Grubu ‘’ oluşturduğunu , KKTC ‘den bu iş için (sadece ) 2 süt mamül ürerticisinin başvurduğunu kaydediyor. Bu 2 üretici 57 çiftlikten süt topluyor, bunun sadece 3’ünde denetim yapılıyor. Bu durumda Veritas denetiminden ‘’ geçmek ‘’ olanaksız. KKTC ayrıca kendi bünyesinde bir ‘’Hellim Kurulu ‘’ oluşturulmuş ancak ‘’ henüz ‘’ toplanmamış. KKTC‘nin hellim üretimi için girdi altyapısının da çok yetersiz olduğu anlaşılıyor. 4.257 küçükbaş üreticisi yılda ( sadece) 23 bin ton süt elde ediyor.KKTC’de mevcut atalet için bir önemli etken KKTC’li süt mamül üreticilerinin orta doğu ülkelerine büyükbaş sütünden mamül peyniri ‘’ hellim ‘’ olarak satabilmeleri. 2020 değerleriyle bu şekilde ihraç edilen hellimin değeri 42 milyon €.
Güney Kıbrıs Cumhuriyeti ise 2029’a dek küçükbaş süt üretimini her yıl % 5 arttırarak 2029’da hellim tescilinde koşul olan % 50 oranına ulaşmayı hedefliyor.
Son olarak AB Komisyonu 2022’de KKTC‘ye hibe türü 31.5 milyon € öngördü ve bunun 20 milyon € ‘nun küçükbaş islahı için tahsis edilmesine karar verdi, ancak Ağustos 2022 itibariyle bu fondan nereye ve ne oranda tahsis yapıldığı anlaşılmadı.
————————————-
*Prof. Emeritus Dr, Paris CY Tech.
**Y. Ziraat Müh.
***Gülten Kazgan,Tarım ve Gelişme,2.Bası,İÜİF yayını, İstanbul, 1977
No Comment! Be the first one.