Kimleri Görüyorum ? Şair Enver Gökçe, elinde ”Eğin Türküleri ” kahveye oturmuş, türküleri yanındakilere okuyor. Pertev Naili Boratav, hepsi insanların alın yazısı olup derlediği Kemaliye manilerini yüksek sesle anlatıyor. Sanat tarihçisi Metin Sözen , ÇEKÜL ‘ün ülkede 7 köşeden biri olarak seçtiği Kemaliye’de aldıkları büyük yolu heyecanla aktarıyor.Kahvede çınarın altında soluklanan Ali Demirsoy hoca müzedeki yeniliklerini paylaşıyor. Sanayi eski Bakanı Ali Çoşkun, yorgunluk çıkarmakta, solukluyor.
von Moltke paşa, ”Türkiye Mektupları”nda (1839)Kemaliye’yi şöyle anlatır :
–Bu şehirle ( Eğin ) Amasya benim Asya’da gördüğüm en güzel yerler. (Ama ) Eğin daha muhteşem ve güzel….
Bu sözün ötesi olamaz…
Metin Sözen hocanın ”Apçağa’yı Gör ve Orada Kal ! ”sözünü Kemaliye için genellesek diyorum,zira gerçek bu.
Kemaliye’yi inmiş ve yaşamış insanlar orasının ”Cennet gibi bir bahçe”olduğu anlamında buluşuyor,zira gerçek adının nereden geldiği belli değil.
Anlam yüklemesi, bazen etimolojinin önünde gider.
Bu yüzden rast geldiğim ”Dut Cenneti” nitelemesini bile Kemaliye’nin özdeşi bir söz olarak kabul ediyorum.
Belleğim Beni Geçmişe Taşıdı..1990’lı yıllar…Tokat’da yarattığı sosyal seferberlik ile ünlenen Recep Yazıcıoğlu Erzincan Valisi olmuş.Ben Erzincan’a geldikçe, rahmetli Yazıcıoğlu ”Kemaliye’ye gidelim!” diyor,gidiyoruz…
Vali ‘nin adı zaten ”Kemaliye Valisi”ne çıkmış,geliyor,toplanıyor, konuşuluyor.Kaldığımız yerse, tuvaleti koridorda olan Özden Gazetesi tesisleri.
Vali Yazıcıoğlu hep üç konuya odaklaşıyor:Malatya ‘ya ulaşımı kolaylaştırmak ve ” 100 Yıllık Özlem ” olan tüneli açmak. Bir başka konu ise çuval fabrikasını çalışır kılmak ve kanyona bir turizm hareketliliği yaratmak.
Onca çabayla 3 konu da çözüme kavuştu…
Kemaliye, Türkiye kamuoyunun merceğine taşındı,bence en önemlisi buydu. Ayşe Kulin bu mücadeleyi ”Köprü” başlığıyla bir romanına konu yaptı.
Bu gelemediğim 30 yıl içinde Kemaliye uzun bir dehlize girdi,ama gördüğüm kendi özünü değiştirmedi.
En güzeli de bu…
Şimdi kemal insanlarıyla buluşan bu eşsiz coğrafya, Türkiye’yi selamlıyor.
Anlamlı Bir Üretim Kültürü: Beldenin üretim kültürü hep dikkatimi çekegelmiştir.
Şöyle anımsayalım : Osmanlı ‘nın önce et, sonra odun ve kömür kethüdalığı…
Halıcılık… Öyle bir halıcılık ki, 1938 ‘deki 1.El İşlemesi ve Küçük Sanatlar Sergisi’nde ” Eğin Türk Halı Şirketi ” madalya ile ödüllendiriliyor.
Ayakkabıcılık, 2 farklı rengi ve 7 yıl suya yatmış kösele özelliğiyle, bir imalat harikası ve evladiyelik.
Dut kurutuculuğu, belki de ülkede bir tek.
Halkbilimci Kadriye Ayda ( Ünal ) hocaya ”Kemaliye halkoyununu farklı kılan nedir ? ”diye sordum, aldığım cevap şu oldu :
-Kemaliye’nin 61 köyü var, 61’de oyunu..
Her oyun bir desen,her oyun bir farklılık hepsi ayrı bir üretim tarzı.
Dr. Süleyman Ertaş’ın nitelemesiyle ”Halı dediğin Eğin ‘li için 1 çuval iplik, 1 milyon hayaldir.”
Üretimde zenginliği başkaca ne anlatabilir ki ?
Her köy evinin ” entegre ” yapısı içinde yer alan bir kuyu ( tezgah) Kemaliye insanının bu zenginliği nasıl oluşturduğunu bize belgeler.
Farklı Bir Kültür Potası:Kemaliye önce kendini anlatmış, kitabını yazmıştır.Kaymakamlık yayını olan ”Kemaliye” adlı eser, bir kent imecesidir, herkesin emeği vardır.
Eğin’li fotoğraf bestecisi Lütfi Özgünaydın ”Bir Zamanlar ”(2018)adını taşıyan, 50-60 yıllık görüntü kolajından oluşan o eşsiz eserinin bir yerinde,buradakli insanı şöyle tanımlar:
–Eğin bir kültürdür, insanı okumanın öğrenmenin erdemini keşfetmiş ve bu yönde yol almıştır.
”Ocak”köy monografisi, alanında ya bir ilktir ya da ikinci. Ocak’lılar bununla yetinmeyip,köylerinde bir de müze kurmuşlardır.Apçaağa Köyü’nde şair Ahmet Kutsi Tecer anısına yapılan ev- müze bir kent nişanesidir. ”Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi” bu ülkede sadece bir ilk değil, aynı zamanda ülkenin en önde gelen zooloğunun bağışladığı 50 yıllık bir birikim ve envanterdir.
Tarihçi Prof. Zeki Arıkan’ın ” Eğin Tarihi ” incelemesi zengin geçmişin belgesidir.
Eğin halkbilimi, Eğin giyim- kuşamı, hepsi hepsi, bu zengin potanın yoğurduğu güzelliklerdendir.
Belki bir ayrıntı olarak gözükecek ama eklemeden geçemiyeceğim: Dağ keçisinin avda vurulmadığı, ters lalenin koparılmadığı, tutukevinin taa yaklaşık 50 yıl önce kapatıldığı bir Kemaliye’de, bu öğeleri de kültürün bileşenlerinden saymak gerekmez mi ?
Bir Dönüm Noktası Slow City…. ”Slow City” dedikleri bir hareket,bir oluşum. İtalya’da doğdu. Yerel değerlerini koruyan ,yerel kültürüyle ve yemeğiyle yaşayan motor ve gürültünün asgaride olduğu kentlere bu ”unvan ” veriliyor ve yerleşim ” Sessiz ve Sakin Kent ” olarak kayda giriyor.
Bu karar Kemaliye için çıktı, çıkacak.
Sonra ?
Vaktini kestiremezsek de, yakın bir vadede, bu beldeye ”kültür turizm”i alanında uç verdirecek.
Dört müzesi, doğa sporları,kültür rotaları, canlı ev ortamları, hepsi bu kültür turizminin altyapısını oluşturacak.
En az onun bunun kadar önemlisi, KEMAV Vakfı ‘nın dipdiri varlığı…
Küçük açıkları giderecek hemşehriler arasında gerekli ağı kurabilecek bir oluşum.
Yaratılacak canlılık,Kemaliye üstünde yeni bir kıvılcım olacak, buna inanıyorum.
Unutmayalım,Vali ( rahmetli )Yazıcıoğlu, ”Kemaliye” kitabı için yazdığı önsözde ” Yeni Kemaliye’liler bekliyorum ” diyordu, bu da bizlere yazılan bir borç.
”Dayanışma Ekonomisi ” nin ülkemizdeki en iyi örneklerinden olan Kemaliye, bu yeni ünvanının altından haydi / haydi kalkar, buna yürekten inanıyorum.(km / 08.07.2019)
No Comment! Be the first one.